CHP Küme Başkanvekili Engin Altay, TBMM Genel Kurulu’nda; İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya; “Belgeyse evrak, bilgiyse bilgi. Bak bu konuşma belgem, bu da senin yapacağın konuşmadan sonra açacağım belge. Elinden geleni gerisine koyarsan şerefsizsin” dedi. AKP Kümesinin itirazları üzerine Altay, “Ana muhalefet partisi önderine, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda birebir kelimeyi kullandı… O kelimeyi genel liderimiz için iki kere kullandı, iki kere, bir sefer değil. Plan bütçede bir defa kullandınız, sonra bir daha kullandınız. Misliyle size iade ediyorum” diye konuştu. Gerginliğin tırmanması üzerine verilen ortanın akabinde Altay, “Hiç elbet; hakareti kimse sevmez lakin hakaret eden söylediğini duyar. Durum bundan ibarettir” dedi.
TBMM Genel Kurulu’nda İçişleri Bakanlığı, Sıhhat Bakanlığı ile Aile ve Toplumsal Hizmetler Bakanlığı 2021 Yılı Kesin Hesap Kanun Teklifleri ile 2023 Yılı Bütçe Kanun Teklifleri görüşülüyor. CHP Küme Başkanvekili Engin Altay, İçişleri Bakanlığı bütçesi üzerine kelam aldı.
“Elinden geleni gerisine koyarsan şerefsizsin”
Altay, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya elindeki 2 belgeyi göstererek, şunları söyledi:
“Pazartesi günü ortaya çıkan 6 yaşındaki çocuğumuza yönelik skandal, sapkınlık; söyleyecek söz bulamıyorum, Türkiye’yi sarstı. Hükümetin duyarsızlığı; elbette kamu vicdanında olumsuz bir karşılık buldu. Ben de şöyle bir tweet attım; ‘Böyle bir olayın gerçekleşmesi sapkınlıktır, lakin hükümetin buna 3 gün sonra reaksiyon vermesi felakettir.’ Tıpkı görüşteyim. Bakanlıklarımızın, hükümetin önemli sorular noktasında daha hassas olmasını beklemek de muhalefetin ve parlamentonun en doğal hakkı.
Çarşamba günü ayın yedisinde nöbetçiydim. Bütçe görüşmeleri yaptık. Ticaret Bakanımıza, Güç Bakanımıza ve Etraf Bakanımıza teşekkür ettim. Şunun için: Bugün biraz evvel gördüğümüz üzere, TBMM Genel Kurulu’na parmak sallama hadsizliğinde bulunmadıkları için. Tekrar onlara teşekkür ediyorum. Sayın Bakan; siz buraya bütçe istemeye geldiniz, para istemeye geldiniz. Bu Meclis’te hiçbir siyasi parti kümesine, hiçbir milletvekiline hadsizlik yapmak, parmak sallamak sizin işiniz değil. Buranın huzurunu daha fazla kaçırmayın. Evraksa doküman, bilgiyse bilgi. Bak bu konuşma belgem, bu da senin yapacağın konuşmadan sonra açacağım belge. Elinden geleni gerisine koyarsan şerefsizsin.”
“Misliyle size iade ediyorum”
Engin Altay’ın bu kelamlarına, AKP Kümesi itiraz etti.
Altay, kelamlarını; “Ana muhalefet partisi önderine, Plan ve Bütçe Komisyonu’nda birebir kelimeyi kullandı. Dün akşam tehdit tweetleri atıyor. Hiç sizi dinleyecek halim yok” diye sürdürdü.
AKP milletvekillerinin itirazı sürdü. Bunun üzerine Altay, “O kelimeyi genel liderimiz için iki sefer kullandı, iki kez, bir kez değil. Plan bütçede bir sefer kullandınız, sonra bir daha kullandınız. Misliyle size iade ediyorum” diye konuştu.
Altay, “Mesele şudur, devlet ile hükümeti karıştırmayacaksınız” dedi. TBMM Başkanvekili Süreyya Sadi Bilgiç’in mikrofonu kapatmak istemesi üzerine Altay, “Oradan tıpkı kelimeyi kullandı, bir kere müdahale ettin mi?” diye sordu. Bilgiç, “Şimdi kullandı, nerede kullandı? Ne vakit kullandı?” dedi.
“Hiç elbet; hakareti kimse sevmez ancak hakaret eden söylediğini duyar”
Altay, AKP Grubu’na Bakan Soylu’nun parmak salladığını söz ederek, “O sallıyor, evvel ona söyle. İşinize bakın. Pahalı arkadaşlar, devlet diğer hükümet başka…” dedi. Bilgiç, “İçtüzük kararlarına uygun, kaba ve yaralayıcı kelam söylemeden. Burada söylenmedi, sizin dışınızda kimse bu lafı etmedi” diyerek, birleşime 15 dakika orta verdi. Birleşime verilen ortanın akabinde CHP ve AKP’li milletvekilleri; kürsünün bulunduğu bölgeye yürüdü ve gerginlik bir müddet devam etti.
Verilen ortanın akabinde CHP’li Altay konuşmasını tamamlamak üzere kürsüye çıktı. Altay, “Hiç elbet; hakareti kimse sevmez lakin hakaret eden söylediğini duyar. Durum bundan ibarettir” dedi.
Soylu, “Kara parayı aklayan da uyuşturucuyu yapan da şerefsizdir” demişti.
İçişleri Bakanı Süleyman Soylu, 18 Kasım’da, TBMM Plan ve Bütçe Komitesi’nde, İçişleri Bakanlığı bütçesinin görüşmeleri sırasında; “Kara parayı aklayan da uyuşturucuyu yapan da onursuzdur. İspat etmeyen Kılıçdaroğlu da onursuzdur. Bu kadar kolay. İspat etmeyen de şerefsizdir” demişti.
“Devlet kusur işlemez”
Altay, kelamlarını şöyle sürdürdü:
“Devlet ile hükümet Türkiye’de karıştırılıyor. Devlet hepimizin, devlet Sayın Bakan, Sayın Erdoğan değil. Devlet 85 milyonun devleti. 1000 yıllık bir devlet. Hükümetler süreksiz müddet ile devleti sevk ve yönetim için milletin oyu ile misyona getirilmiş, Meclis’in güya kontrolüne açık organlardır. Lakin Türkiye’de bu hükümetin kendini devlet zanneden bir anlayışı ve yaklaşımı var. Tansiyonun kaynağı da tam da bu anlayıştır. Devlet kusur işlemez. Kusur vardır, devletten vatandaşa yönelik kusurlar vardır, temel haklar ve özgürlükler noktasında vardır. Lakin bu devlete mal edilemez. Herkesin de bunu bu türlü bilmesi lazım.
“Kuvvetler ayrılığı çalışmazsa, hükümetler bir kusur makinesine dönüşebilir”
Kuvvetler ayrılığı çalışmazsa, hükümetler bir kusur makinesine dönüşebilir. Söylediğimiz budur. Yargı bağımsız ve tarafsız değilse. Yasamanın üstünde bir vesayet varsa ve hükümeti denetleyemiyorsa, yürütme freni boşalmış kamyona misal. Önüne geleni ezer, siler, süpürür. Yaşadığımız durum tam da budur. Kuvvetler ayrılığının bilhassa 2018’den sonra yok edilmesi, devleti üç ziynetinden yoksun etti. Adalet, ahlak, liyakat. Yaşadığımız sorun budur. Kadim devletimizin maalesef, adalet, ahlak ve liyakattan yoksun kalması Türkiye’nin en temel meselesidir.
Mesela ünite fiyatı 7 lira olan kablo borusu için yandaşa 2 bin lira verirseniz, bu ahlaksızlıktır. Darphanenin ihale ile 185 milyon liraya yaptırdığı işi yandaşa 400 milyona verip, işi alan da işi yeniden 185 milyon liraya yapana verip, 215 milyonu cebine koyuyor ve aziz Meclis de bunu seyrediyorsa, bu devletin içine düştüğü gayri ahlaki durumdur.
Adli Yargı Hakim ve Savcı Adaylığı yazılı imtihanında Türkiye ikincisi olan bir çocuğumuzu mülakatta eliyorsanız, bunun ismi adaletsizliktir. Sezgin Baran Korkmaz’ı ve Zindaşti’yi devlet operasyonu ile yurt dışına kaçırıp, 3 eksper raporuna karşın Yalova Belediye Liderini misyona iade etmiyorsanız, bunun ismi da adaletsizliktir. Uludere’de ve Hilal belediye liderleri, zimmet ve rüşvetle ilgili ihaleye fesat karıştırmakla ilgili ceza almış, cezayı veren mahkeme İçişleri Bakanlığı’na yazı yazmış. Bunları misyondan uzaklaştırılması lazım demiş. Siz buna karşın almamış, üstelik makamınızda onları ağırlayıp çay içirmişseniz, bunun ismi da adaletsizliktir.
“Biz konuşacağız, seyredemeyiz”
Liyakati atlamayalım, 42 canımızın orada yok yere feda edilmesi, şehit olmaları liyakatsizlik girdabının en acı, somut olayıdır. KPSS imtihanında Türkiye ikincisini mülakatta elemek fakat AK Parti vilayet ve ilçe idare şurası üyelerini hakim ve savcı imtihanı mülakatlarında çok hızlı biçimde vazifeye başlatmanın ismi da ahlaksızlıktır. Hükümetin bakanlarının bunu yaparken, bu olaylar olurken, yani devlet adalet, ahlak ve liyakatten mahrumken kutsal kıymetleri, şanlı devletimizi, ulu bayrağımızı kendi kusur ve günahlarını örtmek için kalkan yapmaları da içine düştükleri aczin en somut tabiridir.
Biz konuşacağız, seyredemeyiz. Biz buraya yürümeyi denetlemeye geldik. Biz yetim hakkını korumaya geldik. Devleti şan ve onurunu yüceltmeye geldik. Hükümet Türkiye’ye sorgusuz, sualsiz, vergi incelemesinden muaf, konusu cürüm olabilecek, kaynağı bilinmeyen, kara para getirecek, cari açığı minimilize ediyor dedik. Ne oldu, söyleyin bana? Bu kelamı hükümet üstüne almadı. Lakin Türkiye’ye varlık barışı ile gelmiş 82 milyar dolar var. Son 10 yılda. Bu kesin. Pekala bu parayı vergi incelemesi yapmanın ne mahsuru var? Bu para hakkında vergi incelemesi yapılamaz diye siz el kaldırdınız, bu küme kaldırmadı. Biz hükümete diyoruz ki cari açığı konusu kabahat olan para ile kapatıyorsun diyoruz. Beyefendiler diyor ki ‘Muhalefet kahraman polisimizi ve jandarmamızı kara para, uyuşturucu parası ile cari açığı kapatmakla suçladı’. Eyvah. Bu tükenmişliğin, aczin, çürümenin ve pişkinliğin pik yaptığı noktadır. Maalesef. Polis cari açık kapatmaz. Polis hata ve hatalı ile uğraş eder, yapıyor. Siz elini ve kolunu bağlamasanız daha güzel yapacak.”
Altay, “Bu ortada devletin yoksun olduğu liyakate bir örnek daha vereyim. Buyrukla, talimat ile muhalefet ile iktidar ortasındaki tartışmaya taraf olup, ana muhalefet partisi genel liderine Twitter’dan laf yetiştiren, kabahat duyurularında bulunan yüksek güvenlik bürokratlarının durumunu da liyakatsizliğin ve edep dışılığın, çürümüşlüğün somut örneği olarak açıklamaktır” dedi.
Altay’ın bu kelamları İçişleri Bakanlığı bürokratları tarafından reaksiyonla karşılandı, Altay ise “Genel müdür niçin üstüne alınıyor bilmem” dedi.
Bakan Süleyman Soylu, “Sahte evlilik yaptın. Düzmece evlilik yaptın” diye Altay’a seslendi. Altay, “Allah belanı versin senin. Açarsın evraklar sende. Sana yalvaran da onursuzdur. Sen alçaksın” diye karşılık verdi.
“Çukurun çukuruna düştün”
Altay, Bakan Soylu ile karşılıklı atışmanın akabinde kelamlarına şöyle devam etti:
“Arkadaşlar, bunu söylerken eşimden özür diliyorum. Sayın Bakan benim geçersiz evlilik yaptığımı söyledi. Sen TBMM’nin sistemine girersin, benim eşimin, benim hem kanun hem de Allah huzurunda helalim olduğunu bilirsin. Bunu söylemekle de çukurun çukuruna düştüğünü de bilmeni istiyorum. Ayıp. Öykü şudur, olağan resmi nikah memurları ile nikah yapıldı, 3-4 gün sonra da arkadaşlarla yemek yedik. O vakit için beyefendinin vazifeden aldığı Başakşehir Belediye Lideri da orada. Bir fotoğraf seremonisi yaptık. Beyefendi bu nikah düzmece saydı. Sana niçin hata işleri bakanı diyoruz? Hiçbir CHP’li suçişleri bakanlığı demedi, demez. Niçin sana hata işleri bakanı diyoruz. Mesela TCK 106’ıncı unsuru neyi düzenliyor. Siyasetçileri, gazetecileri, sanatkarları tehdit ettin. Bu açık bir cürüm. Diğer bir örnek vereyim. TCK husus 107, şantaj. Bu şantaj bana değil, CHP’ye değil. Kime karşı işledi biliyor musunuz? Ayda 10 bin dolar, her ay sistemli mafyadan siyasetçi var dedi. Aslında bu şantaj direk Recep Tayyip Erdoğan’adır. Direk onadır. Cürüm bitmiyor, TCK 267 iftira. Beyefendide o sicil de var.
İçişleri Bakanısınız, güvenlik soruşturmalarını, arşiv araştırmalarını siz yapıyorsunuz. Sabıka kaydını da Adalet Bakanlığı veriyor. İstanbul Büyükşehir Belediyesinden 557 tane terörist var dedi, nerede? Bir tane cezaevinde terörist yok, bir tane ceza almış terörist ben bilmiyorum. Bunun ismin iftira değil de nedir?
“Mafya önderlerini takip etsen daha güzel bir iş yapmış olmaz mısın?”
Bir tane kabahat daha söyleyeyim. Vazifesi berbata kullanmak. TCK 257. Kolay, en kolayı bence. Çok var da. Polis bandosuna AK Parti seçim müziği çaldırmak, misyonu berbata kullanmanın en kolay örneğidir. Bir tane daha söyleyeyim. Ekrem İmamoğlu’nun yemek yediğini takip edip MOBESE kayıtlarından servis etmek de bu suça girer. Ekrem’in nerede yemek yediğini takip ediyorsan da Türkiye’de mafya başkanlarının cennetine döndü, geçen sene bütçeyi görüştüğümüz günden bugüne kadar. İstanbul’da birbirlerine kurşun sıkıyor, bunları takip etsen daha iyi bir iş yapmış olmaz mısın?
TCK’nın 279’u var, mesela. Kamu görevlisinin hata bildirmemesi. Var işte, mafyaya 10 bin dolar Tayyip Beyefendiye şantaj lakin bu kabahati kamu vazifelisi sayılan Sayın Bakanın savcıya bildirmemesi de TCK’da kabahat değil mi? Şu an hukuksal süreç başlıyor, resmi dokümanlar. Bu sayfada yabancı asıllı mafya önderi var, bu sayfada 20 tane var. Bu sayfada 8 tane var. Bunların hepsi Türkiye’ye girmiş, paraları girince sonra da kendileri geliyor. Bunların yakaladığın var, yakalamadığın var. Sonları kevgire döndürmeseydin, hiçbiri Türkiye’ye giremezdi. Bu da bir misyon kabahati.
“Torbacıları herkes yakalar, senin misyonun baroları yakalamak”
Bataklık operasyonu, çok övündüler. Tarihin en büyük uyuşturucu operasyonlarından. Burada 450 yıl, 1400 yıl ceza meza. Bu kadar büyük operasyondan sonra bir kişi cezaevinde olmaz mı arkadaş? Nerede bunlar? Torbacıları yakaladın, yakala. Torbacıları herkes yakalar. Gencecik genç kardeşlerimiz var, yeni bekçi oldular, onlar da yakalar. Senin vazifenin baroları yakalamak. Bunları yakalayacaksın. Emniyet Genel Müdürlüğü basın açıklaması yapıyor, kabahat duyurusunda bulunuyor. Sonuç nereye varacak? Bir sürü kabahat ögesi saydım size. Lakin bir de şunu merak ediyorum. Birleşik Arap Emirlikleri’ne gittiğiniz. Gidebilirsiniz, güvenlikle ilgili memleketler arası bağlantılar olabilir. Lakin merak ediyoruz, niçin gittiniz? Ne vakit, hangi uçakla, giderken uçağınızda kaç kişi vardı, gelirken kaç kişi ile döndünüz, bunu da merak ediyoruz. Millet ismine sormak da bizim en temel misyonumuzdur. Gelinen noktada siyaset müzakere işi, elbette tartışırız lakin sizin germekten muradınız, geçmişte Tayyip Beyefendiye ettiğiniz onca hakareti örtbas ekmektir.”